İmar konusunu sorgulayan Mersin Barosu: Mersin’de kent suçu işlendi mi?
  • Mersin Times
  • Çevre
  • İmar konusunu sorgulayan Mersin Barosu: Mersin’de kent suçu işlendi mi?

İmar konusunu sorgulayan Mersin Barosu: Mersin’de kent suçu işlendi mi?

Mersin Barosu Kent ve Çevre Komisyonu tarafından “Kent Hakkı, Kente Karşı İşlenen Suçlar” konulu panel düzenlendi. Panelde, çarpık yapılaşma ve kirli yatırımların neden olduğu kent suçları ele alındı.

ABONE OL
2 Haziran 2024 23:50
İmar konusunu sorgulayan Mersin Barosu: Mersin’de kent suçu işlendi mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mersin Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Av. Derya Demir’in moderatörlüğünde, Şehir Plancısı/Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Uğur İnce ve Çevre Hukuk Ağı Dr. Av. Fevzi Özlüer’in sunumuyla gerçekleşen seminere Mersin Barosu Başkanı Av. Gazi Özdemir, yönetim kurulu üyeleri, avukatlar, Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Dr. Sinan Can,  Mersin Kent Konseyi Başkanı Ayferi Tuğcu, Makine Mühendisleri Odası Mersin Şube önceki dönem başkanı İbrahim Yücesoy katıldı.

Özdemir: “Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi imar sorunudur”

Panelin açılış konuşmasını yapan Baro Başkanımız Av. Gazi Özdemir, Mersin’in ve Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesinin imar sorunu olduğunu belirterek, “Bir kentin oluşturulmasında İmar Kanunu’nun ve özellikle doğal afete dayanıklı binaların yapımının çok önemli olduğunu; inşaat, mimari ve hukuki alanda alt yapının çok sağlam olması gerektiğini Kahramanmaraş merkezli depremin acı sonuçlarıyla bir kez daha görmüş ve test etmiş olduk. Semineri düzenleyen Kent ve Çevre Komisyonumuza ve bizleri bilgileriyle aydınlatan değerli hocalarımıza teşekkür ediyorum” dedi.

Demir: “Tüm yasaları, tüm hakları sokakta kazandık”

Panelin moderatörü Mersin Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Av. Derya Demir konuşmasında, “Türk Ceza Kanunu’nda kasten çevreyi kirletme suçu dışında, çevre hakkını koruyan sadece bir madde var. Ayrıca çevre mevzuatında düzenlenmiş bir takım maddeler var. Kente karşı işlenen suçların üzerini çizmemizin sebebi şu: Yasama son noktadır. Biz insanlık tarihine baktığımızda tüm yasaları, tüm hakları sokakta kazanmışız. Toplumsal güç, toplumsal örgütlük ancak bir şeyin suç olduğuna karar verirse, en son yasama organı onu kabul etmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bugün hava kalitesinin düşmesi, canlı yaşamının azalması, bioçeşitliliğe dair sıkıntılarımız, yaşam alanlarımızın ciddi zarar görmesi kent suçudur. Bunların yapılmaması, Anayasa’da tanımlanan sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkının bir gereğidir. Dolayısıyla, Türk Ceza Kanunu’nda bize bire bir madde vermelerine gerek yok. Şu anda hem taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler, hem Anayasamız, hem de çevre mevzuatımız bize bir yol çiziyor. Dolayısıyla bize illaki bir pusula gösterilmesine gerek yok. Biz sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının mücadelesini verdiğimiz sürece kente karşı işlenen suçlar kavramı hem Anyasa’ya, hem de Türk Ceza Kanunu’na girecektir” ifadesini kullandı.

“Hamzabeyli’de taş ocağının kurulmasına karşı çıkmalıyız”

Hamzabeyli Mahallesi’nde, Mersin Çevre Mühendisleri Odası’nın hazırladığı rapora göre yaşam alanlarına ve su kaynaklarına çok yakın taş ocağı tesisi kurulması tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını belirten Demir, “Kent hakkını elinden alan, kente karşı büyük suçlar içeren bu kirli projeye karşı dava açmaya hazırlanıyoruz. Mahalle halkı, muhtarlık, Mersin Barosu, Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve Toroslar Belediyesi öncülüğünde 9 Haziran’da Hamzabeyli Mahallesi’nde dayanışma kahvaltısı düzenleyeceğiz. Herkesi davet ediyoruz. Hamzabeyli’de taş ocağının kurulmasına karşı çıkmalıyız” şeklinde konuştu.

İnce: Kent suçu dediğimiz tahribatı oluşturan yapılaşmanın önünü açtık

Daha sonra konuşma yapan Şehir Plancısı/Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Uğur İnce, tüm insanların temek hak ve özgürlüklerinin olduğu gibi, üzerimizde yaşadığımız coğrafyanın ve doğanın da temek hakları olduğunu belirterek, “Kentlerimizi ve doğamızı, gelişen toplumlarda koruyamadık. 1900’lü yılların başına gelindiği zaman dünyada artan nüfus baskısıyla, sanayileşme dönemiyle birlikte kırsal alanlarda yaşayan insanların kentlere birden plansız bir şekilde gelmesiyle, kent alanı oluşturduğumuz coğrafyada insanoğlu olarak çok büyük kıyımlar yaptık. Kent suçu dediğimiz tahribatı oluşturan yapılaşmanın önünü açtık. Sahil bölgelerinde yapılan yapılaşmalar, sahile dikilen gökdelenler kent suçudur.

“Kente strateji anlamında ilk suçu kim işledi?”

Mersin tarım, liman ve lojistik kenti iken, 1950’li yılların sonunda Mersin’de tarım ve lojistik varken, neden Karaduvar’da ağır petrol dolum tesislerini kurduk?  Neden kentimizde deniz kenarlarına büyük soda sanayilerini getirdik? Neden en yumuşak verimli tarım topraklarının üzerine biz bu tesisleri kurdurduk? 1950, 1987 yıllarında bu iki yatırım, Mersin’in turizm ve tarım kenti kimliğinin kısmen önünü kapattı. Akabinde nükleer santraller geldi. Ramsar Sözleşmesi’yle korunan birinci derece doğal sit alanı olan Silifke Göksu Deltası’nda kağıt üretimi yapan Seka Limanı yapıldı. Kente strateji anlamında ilk suçu kim işledi?” diye konuştu.

“Mersin, Dünyanın sayılı turizm merkezi olabilir miydi?”

1950 yılında kentimizin Belediye Başkanı seçilen Müfide İlhan’ın imar planı hakkında bilgiler veren Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Uğur İnce,  “Müfide İlhan bir imar planı hazırlatmış. Bu planda şunu öngörmüşler: Mersin’de Adnan Menderes Bulvarı’nda şu an dolgu olan yerler komple sadece rekreasyon ve sayfiye alanları, dolgu yok, ulaşım yolu yok, sahil korunuyor. 1950’li yıllarda bu plan uygulansaydı kentimiz nasıl gelişirdi? Acaba biz de dünyanın sayılı turizm merkezi olarak yer alabilir miydik? Müfide İlhan’ın bu planı uygulansaydı Mersin bambaşka bir boyuta gelecekti ama bu plan uygulanmadı. Bu bölgelerin doğal yapısı bozularak, yumuşak zeminlere binalar inşa edilerek bir kent suçu işlendi mi?

Bizler bu kentin avukatları, mimarları, mühendisleri, bu kentte yaşayan bütün insanların, kendimizin bu kente saygısını oluşturmalıyız. Bu kentin her şeyine karşı da takipçisi olmalıyız” şeklinde konuştu.

“Yaptırımı yasama organına uygulatacak dönüşüm, ülkedeki kalkınma modelini değiştirmekle mümkündür”

Çevre Hukuk Ağı Dr. Av. Fevzi Özlüer ise konuşmasında, “Bizim ülkemizde çevreye karşı işlenen suçlar neden bu kadar az müeyyideyle karşıya? Çünkü Türkiye, üretim ilişkileri içerisinde oturduğu yerde ucuz emeğe ve ucuz doğaya dayalı üretim yapan bir ülke. Emeğin ve doğanın bu kadar ucuz olduğu bir ülkede, üretimi gerçekleştirmek için sürekli dışarıdan sermaye açığını kapatmaya yönelik bir kalkınma programı varsa ve bu kalkınma programı ülkenin küresel iş bölümündeki stratejisi haline geldiyse, o ülkede çevreye karşı işlenen suçların yaptırımını yasama organına en ağırından uygulatacak olan dönüşüm, ancak o ülkedeki kalkınma modelini değiştirmekle mümkün olur.

Kısacası siz buradaki katma değeri mümkün hale getirebilmek için emeği ve doğayı ucuzlatarak katma değer elde edeceğiniz bir üretim sistemine geçerseniz; yani kendinizi, emeğinizi ve yaşadığınız çevreyi değerli sayar ve insanlar da kendi değerlerini hissederlerse, o zaman kendilerine karşı bir suç olduğunu norm haline getirirler ve bunun ceza hukukunda bir karşılığı olur” diye konuştu. (Mersin Times)

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.