MUSTAFA GÜLER

MUSTAFA GÜLER

26 Ağustos 2024 Pazartesi

Alata dedikleri

Alata dedikleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MUSTAFA GÜLER

Alata son günlerde gündemde sıkça yer almaktadır.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü olarak biline kurum, Erdemli ilçemizin 3 Km. doğusunda yer alırken, 3 km. gibi uzun bir kumsalda geniş bir sahili var.

Sosyal medyaya düşen son durumuyla birçok arkadaşımız “4 500 dönümlük Alata’yı yedirmeyiz” gibi sloganlar eşliğinde gündemde yer almaktadır.

Geri dönüp baksalar Alata’yı zaten yedirmişler.

Alata’nın kendi tanıtım broşüründe 1300 dekar tarım alanı 2.5 dekar orman, 3 dekar bilgisayar destekli sera ve 18.2 dekar plastik seradan ibaret olduğunu yazmaktadır.

Tarihin hiçbir döneminde 4 500 dekar arazisi olmadı ki. 1944 yılında kurulurken tahsis edilen arazi 4 000 dekardır.

Arazisine devlet hastanesi kuruldu kimse duymadı, küçük sanayi sitesi kuruldu kimse duymadı, ortasından yol geçti kimse duymadı, üzerine okul yapıldı kimse duymadı, üzerine 300 yataklı dinlenme tesisleri kuruldu (Şimdi en popüler olan burası) kimse duymadı.

Son olarak 200 dönüm üzerine Erdemli pis su arıtması yapılacaktı, biz duyduk engel olduk. 4000 dönümden 1323 dönüm kaldı.

1300 dönüm, araştırma enstitüsü için çok büyük alan. Gen araştırma ve uygulama bahçeleri için oldukça büyük. Bahçe kültürleri araştırmaları merkezlerinin en büyük alan 200 dönümdür.

Kaldı ki kuruluşundan bugüne kadar Mersin ve bölge meyve sebze ekiminde öncü olup verim geliştiren bir tür gelişmiş değil.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde bugün 222 personel çalışmaktadır. Bunlardan 70’i araştırmacı olup, 42’si Y. Lisans, 21 doktora derecelidir.

İlimiz ve bölgemizde bahçe tarımında ne halde olduğumuzu söylememe gerek yoktur.

Müdür lisans derecesinde olurken 21 doktoralı çalışan bulunmaktadır. Klasik Türkiye görünümü.

İşlevsiz olup göz önündeki 3 km. genişliğinde kumsalı 1300 dekar arazi herkesin iştahını kabartır.

Bana kalırsa Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü yolun üst tarafına çekilerek daha verimli bir çalışma yürütmelidir. Çünkü yolun altındaki arazi kumluklardan ibaret olup tarım için hiçte verimli sayılmaz.

Yolun altındaki 3 km. sahil bandı ile bütün alan Mersin Büyükşehir Belediyesine verilmeli ve burası Türkiye’nin en büyük halk plajı olarak Çukurova ya hizmet etmelidir.

Plajın kuzeyinde kalan alan büyük bir parka dönüştürmeli ve Erdemliye hizmet ederken, park içinde modern kafe ve restoranlarıyla ekonomik fiyatlarıyla geniş halk kesimlerine hizmet etmelidir.

Mersin in yoksul insanları geceden kalkıp deniz gitmek için saatlerce yol çilesi yaşamaktadır.

Belediye buraya otobüslerle ring seferleri düzenlemelidir.

Böylece yorgan gitti kavga bitti diyebiliriz. Ortada işlevsiz arazi kalmayınca rantçılarında iştahı kabarmayacaktır.

Benden söylemesi. (Mersin Times)

Devamını Oku

Yumurtalık’ta yapılması öngörülen ana konteyner liman sahası

Yumurtalık’ta yapılması öngörülen ana konteyner liman sahası
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MUSTAFA GÜLER

Bu liman daha çok konuşulacak, ancak yapılır mı yapılmaz mı bilinmez.

Çukurova Hava Limanı açılıp Şakirpaşa Hava limanı kapanırken Adanalıların gazını almak için bir balon mu?

İşte hikayesi

Yumurtalık çok bakir bir alan değil. Daha önce planlanmış ve yapılmış limanlar olduğu gibi, yenilerinin de yapılacağı bir alan. En sağdaki rıhtım Yumurtalık Serbest Bölge içinde yer alan Toros Limanı Rıhtımı, Hemen sağında ve neredeyse bitişik konumda olan rıhtım BOTAŞ Aliyev ham petrol transfer Limanının rıhtımı olup yeni düşünülen Konteyner limanına olan yakınlık 194 Metre.

Solunda, yani batısında uzanan rıhtım SASA Rıhtımı. Ayrıca SASA arka planda yeni 11 bin dönüm arazi satın alarak 20 milyar dolar civarında yeni yatırım yapacaktır. Yatırım için bölgenin özel Endüstri Bölgesi olarak ilan edilmesini bekliyor.

Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu’nun verdiği bilgiye göre, “1. fazda; 2023-2026 arasında 1 milyon ton kapasiteli PDH ve polipropilen üretim tesisi, 2 milyon ton kapasiteli paraksilen ve aromatik üretim tesisi ve liman yapımı, 2. fazda; 2025-2028 arasında 1 milyon ton kapasiteli PDH ve polipropilen üretim tesisi, 200 bin ton kapasiteli SAP, 100 bin ton kapasiteli 2-EH, 300 bin ton kapasiteli ACN, 1,6 milyon ton kapasiteli PTA ve 700 bin ton kapasiteli MEG üretim tesisleri, 3. fazda ise 2027-2032 arasında 12 milyon ton kapasiteli rafineri tesisi ile entegrasyon tamamlanarak 2 milyon ton kapasiteli 2. faz aromatik ve paraksilen, 700 bin ton kapasiteli MEG üretim, 1 milyon ton kapasiteli polietilen ve 600 bin ton kapasiteli PVC üretim tesisleri planlanıyor. Polipropilen tesisi kuracağı gibi aromatik bitkileri işeyecek önemli bir sanayi tesisi yanında yeni bir liman yapmayı planlamaktadır. “

Görüleceği gibi yakın zamanda çok yoğun sanayi, enerji üretim ve depolama bölgesi olacağı gibi çok sayıda büyük liman iş görecektir.

Ayrıca 18 ay önce yaşadığımız büyük depremler silsilesi sonunda görüldü ki  Yumurtalık tan Kıbrıs a uzanan büyük bir fay hattının ortasında yer alan bölge nasıl bir gelecek vaat ediyor?

ÇED Raporunda;“Adana (Doğu Akdeniz) Ana Konteynır Limanı Projesi 6 fazda tam kapasiteye ulaştırılması planlanmaktadır. Her faz kapsamında limanın kapasitesi aşağıda verilmektedir. 1. Faz: 2026 yılında 1 milyon TEU 2. Faz: 2029 yılında + 1,5 milyon TEU 3. Faz: 2033 yılında + 2 milyon TEU 4. Faz: 2037 yılında + 1,5 milyon TEU 5. Faz: 2042 yılında + 2 milyon TEU 6. Faz: 2045 yılında + 1 milyon TEU” olmak üzere 9 milyon TEU olarak planlanmıştır.

Gelişen dünya ticaretinin dinamizmi 2045 yılını bekler mi?

Komşu ilimiz Adana ya liman yapılması bizi rahatsız etmez, aksine sevindirir. Gelişen dünya ticareti nice limanları doldurur.

Parti sözcüsü Adana Milletvekili de olsa zaman kazanmak için Adana ve Mersinlileri tartıştırmak istiyor. Çünkü bitmiş Çukurova Hava Limanı açılmayı bekliyor. Gitti Hava Limanı geldi deniz limanı diyor. Adana ve Mersinliler tartışırken mevcut liman yönetimi tek olma avantajının keyfini sürecek 

Kim nereye liman yaparsa yapsın, Mersin Ana Konteyner Limanının yeri doldurulamaz. Zorlama ile liman şehri olunsa Çankırı’da da liman yapılır.

Mersin Liman Şehri olması bin yılların mirası olup bu bir coğrafi misyondur. Yer yüzü değişmedikçe bu böyle kalacak.

Oyalanmadan Liman yapımına başlanmalıdır. Zira mevcut yönetim liman sahasını sündürerek büyütmek isterken azami kazanacağı zaman 10 yıldır. 10 yıl sonra kriz doğacaktır. Benden söylemesi. (Mersin Times)

Devamını Oku

Enflasyonumuzun nedeni maliyettir!

Enflasyonumuzun nedeni maliyettir!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MUSTAFA GÜLER

Enflasyona bağlı olarak yükseldiği söylenen fiyatlar durmak bilmiyor.

Bizdeki enflasyon yüksek talebe bağlı olamayıp, yüksek maliyete bağlıdır. Maliyet artışının en önemli nedeni akaryakıta gelen zamlardır. Çünkü akaryakıta gelen zamlar üretirken maliyetleri yükseltirken, taşırken de maliyetleri yükseltir. Akaryakıt malın maliyetini iki defa arttırır. 

Ayrıca elektriğe yapılan yüzde 38’lik yeni zamla bütün fiyatlar artacak, enflasyon yeniden şahlanacaktır. TUİK in enflasyonu küçük göstermesiyle ne ekonomi büyür, ne de sokakta ki yoksulluk küçülür.

BU ZAMLARLA, TOPLUM YOKSULLAŞIR

Dolar kuru 1 Ocak 2021’den bugüne yüzde 439 artarken, aynı tarihler arasında mazota gelen zam yüzde 678’dir.

En düşük emekli aylığı 2021 başında 2.326,00 TL iken bugün 10.000,00 TL. Aylıktaki artış oranı yüzde 429’ da kalırken aynı zaman diliminde ekmeğe gelen zam yüzde 667’dir. 

Emekli aylığında artış oranı yüzde 429’da kalırken, ekmek de ki artış yüzde 667’dir.

Toplam işçi-memur emekli sayısı 16 030 256 kişidir. Ortalama her emekli evini 2 kişi sayarsak derin yoksullukla boğuşan kişi sayısı 32 060 512 dir. Ortalama emekli aylığı 26.600,00 TL. iken çok önemli bir bölümünün aylık geliri 10.000,00 TL. civarındadır.

Talep daraltmak için zam yapmaya devam ediliyor. Pazar diplerini toplamaya çalışanların vaz geçecekleri kuru ekmekten başka daha ne kaldı? 

Maliyet artışından kaynaklı enflasyonla mücadelenin başka bir yolu olmalıdır. Ekonomistler sübvansiyonlardan da söz ediyor.

BU TABLODAN NASIL BİR SONUÇ ÇIKAR?

Akaryakıt ve elektriğe zamlar devam ediyor. Bu zamlarla maliyetleri artan üretici ürettiği ürünlere zam yapmak zorundadır. Yapamazsa üretmekten vaz geçer. Her ikisi de ekonomik çöküş getirir. Yapılan yeni zamlar sefaleti attırdığı gibi ekonomin çöküşüne neden olacaktır.

Alım gücü düşen emekli ve çalışan, eskisi gibi alışveriş yapamaz. Bu durumda üretici malını satamazken, satamadığı malı üretmekten vaz geçer ve işletmeler kapanır. Bunun sonucu işsizlik büyürken ticari hacim küçülür. Daralan ticari hacimle işletmeler zora düşer ve iflaslar kaçınılmaz hale gelir. İflaslar, çığ gibi büyüyen işsizlik ve derinleşen yoksulluk da demektir.

Diğer yandan daralan ticari hacimle vergi kaynakları da daraltır. Gelir idaresi yeni kaynaklar için bugün olduğu gibi mevcut vergiler artırmaya çalışırken, yeni vergilerinde peşine düşer.

Bu kısır döngü büyüyerek devam edecektir.

Bizim gibi stratejik kaynakları (petrol, doğal gaz vb.) kıt ülkelerin tek varlık kaynağı, üreten ve tüketen insan gücüdür. İflas eden girişimcimiz, işsiz kalan yetişmiş insan kaynağımızdır.

Girişimci yaratmak ya da bulmak kolay değildir. Üretimden ya da ticaretten kopanların yerine yeni girişimciler yaratmak için ortalama 20 yıl ve daha büyük mali kaynaklara ihtiyaç olacaktır. İzlenen bu yol çıkışa götürmez. Yeni bir yol bulunmalıdır.​​​​​​​​​​​​​ (Mersin Times)

Devamını Oku

Temmuz’u yaşayan bakanlar konuşmalıdır

Temmuz’u yaşayan bakanlar konuşmalıdır
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 MUSTAFA GÜLER

2 Temmuz 1993’te Sivas yanarken iktidarda DYP-SHP Koalisyon Hükümeti vardı.

Saatler süren insan çığlıkları Ankara’da duyulmamış, 35 kişi yanarak can vermişti.

3 gün sonra aynı ateş Başbağları yakmış ve 33 can daha almıştı.

Bu dava da sonuçsuz kalmıştı.

31 yıldır bu büyük acıların çığlıkları dinmiyor. Çünkü hep bilinmezler konuşulur ve çaresizlikler dillenir.

Çığlığı duyanlar konuşmadıkça sorular ve acılar devam edecektir.

20 Kasım 1991 de kurulan SHP-DYP Koalisyonu Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra 25 Haziran 1993’te Tansu Çiller Başbakan olur.

DYP-SHP Koalisyon Hükümeti yeniden kurulurken, bakanların çoğu eski görevlerine devam eder…

Tansu Çiller 7 günlük Başbakanken yapılan bu katliam yeni dönemin ilk işaret fişeği gibidir. Çünkü devamında Beyaz Toroslar ve faili meçhul cinayetler olağan hale geldi.

Olayların büyümesinden endişe duyan dönemin Sivas Valisi Hükümet ortaklarından ayrı ayrı yardım isterken, buna sessiz kalan ve katliama seyirci kalan hükümet ortakları ve bakanların suskunluğu da devam ediyor. 

Bugüne kadar faillerinin bulunmasında arpa boyu yol alınmadı.

DYP’lileri anladık. Çünkü benzerleri olaylar defalarca yaşandı ve failleri meçhule gömüldü. Ya SHP’ye ve onun bakanlarına ne demeli.

Olaydan habersiz gibi ilgisiz davranarak hiçbir şey olmamış gibi hükümetteki koltuklarına devam ettiler. 

SHP’nin ağır toplarından olup hayatta kalan Hikmet Çetin Dış İşleri Bakanı, Seyfi Oktay Adalet Bakanı, Tahir Köse Sanayi Bakanı, Abdülkadir Ateş Turizm Bakanı, Fikri Sağlar Kültür Bakanı ve bu etkinliğin ev sahibi.

Eminim ki o günün bakanlarının her biri bizden çok daha fazlasını biliyordur.

Dönemin Sivas İl Kültür Müdürü Mehmet Talay, Bakanlığı ve bakanı adına etkinliğin komite başkanı olup olayın bütün seyrinin tanığı. Sayın Talay konuşuyor ve iddiaları var.

Dönemin SHP Bakanları özellikle etkinliğin ev sahibi Fikri Sağlar konuşmalı.

Sahi o gün neler oldu?

Bu katliamı kim ya da kimler yaptı. Hükümet bu işin neresinde? (Mersin Times)

Devamını Oku

Yıkılan İnşaatlardan Kim Sorumludur?

Yıkılan İnşaatlardan Kim Sorumludur?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MUSTAFA GÜLER

Pazarcık ve Elbistan merkezli 3 depremle 6 Şubat Sabahı Türkiye büyük bir felakete uyandı.

Depremlerin şiddeti on ilde büyük can kayıpları ve yıkımlara neden oldu.  Kışın ortasında on binlerce canımızı kaybettik. Ölenler öldü, kalanlar acılar içinde. İçimiz kan ağlıyor. Bu sonucu aklımız almıyor, olup bitene razı değiliz.

Deprem ülkesi olduğumuz biliniyor ancak gerekli önlem alınmıyor. Bu sonuçlardan birinci derecede sorumlu olan belediyeler ve merkezi hükümettir. Çünkü bütün yurttaşların can ve mal güvenliğinden sorumludurlar. Bunun için gerekli yasaları çıkarmak ve eksiksiz uygulanmasını sağlamak hükümetin görevidir.  

Öncelikle hiç kimsenin başına bir şey gelmeden koruyucu ve önleyici önlemler almak gerekir.  Bu kadar can kaybı yaşandıktan sonra suçlu aramak ve cezalandırmak ölen hiçbir yurttaşımızı geri getirmeyecektir.  Bugün on binlerce insanımız göçük altında can vermişken, suçlu arıyoruz. Sürecin önünde değil arkasından sürükleniyoruz.

1999 depreminde günün hükümeti bütün sorumluluğunu Veli Göçer’e yükleyerek kurtulmuştu. On binlerce konut için bir Veli Göçer bulunmuştu. Bugün de aynı yol izlenmektedir. Halkın öfkesine kurban edilmek üzere müteahhitler toplanıp suçun derecesi bilinmeden gözaltına alınmaktadır.

Bu olayda da taraf olan her kes birlikte yargılanmalıdır ki gerçek suçlular ortaya çıksın ve aldıkları cezalarla bir daha tekrarlanmasın. Bu yapılmadıkça her defasında geçmişte olup bitenler unutulmakta aynı suçlar işlenmeye devam etmektedir.

Bu defada ihale müteahhitlere kaldı. Tek suçlu onlar gösteriliyor. Halbuki inşaat, deprem ve yıkım ilişkisi çoklu bir ilişkidir. Kusur zemin etüdünü yapanda mı? betonarme projesini yapanda mı? Projeyi uygulayanda mı? Hatay Hava Alanı ve parçalanan karayolunun yerini müteahhit mi seçti?

Müteahhit de ak sütten çıkmış ak kaşık değildir. Ancak sıraya koyarsak müteahhit en sonda kalır. 

Yasalar gereğince;

-Müteahhit imar planı yapamaz. Planları belediyelerin istemi üzerine Şehir Plancıları yapar. Bu planlarda riskli alanlar ayıklanır. İmarlı parseller risksiz sayılır.

-Müteahhit zemin etüdü yapamaz. İnşaat, Jeoloji ve Jeofizik Mühendislerinin görev aldığı laboratuvarlar yapar.  

-Müteahhit proje yapamaz. Mimar, İnşaat, Makine ve Elektrik Mühendisleri yapar.

-Yetkili belediye projeleri inceler ve yapımcı müteahhidin iş bitirmesi yeterliyse inşaata başlamak için ruhsat verir.

-Müteahhit kendi başına inşaat yapamaz.

-İnşaata başlamak için tam zamanlı şantiye şefi (İnşaat Müh. ya da mimar) olması zorunludur. Şantiye Şefi, belediyece onaylanan projenin eksiksiz uygulanmasından sorumlu olup bütün önlemleri almaya da yetkilidir. Şantiye şefinin onaylamadığı malzeme şantiyede kalamaz. Şantiye Şefi inşaatı durdurmaya ve belediyeye bilgi verdiğinde inşaatı mühürletmeye yetkilidir.

-Ayrıca, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünün seçtiği Yapı Denetim şirketi de olmak zorundadır.  Yapı Denetim şirketi kullanılan malzeme ve işçiliği denetleyerek uygunluğuna onay vermedikçe beton dökülemez. Dökülen betondan numune alarak standartlara uygun olmayan betonları ve demirleri söktürmeye yetkili ve sorumludur.

-İnşaatın bitiminde Yapı Denetim şirketi rapor düzenledikten sonra, belediye teknik personelleri de kontrol eder. İnşaatın proje ve fenni kurallara uygun yapıldığını gördükten sonra genel iskân raporu düzenler. İnşaat yapım süreci böyle tamamlanır. Müteahhitlik başı boş bir alan değildir. Yürürlükteki yasalara tabidir. İstediği yere istediği inşaatı yapamaz.  Müteahhit, inşaat yapacağı arsayı seçer, inşaatın niteliği ve hedef kitlesini seçer, malzeme ve işçilik için gerekli parayı temin eder ve satışı organize eder. Sürecin böyle çalışması yasal zorunluluktur. Böyle çalışmıyorsa birileri görevini yapmıyordur.

Aranması gereken kişi ya da kişiler görevini doğru yapmayandır. Müteahhitse müteahhit, mühendisse mühendis. Suçlu olan cezasını çeksin.

Kolaya kaçmak ölenlerin kanını yerde bırakmaktır. Evini kaybedenlerin hakkını ortada bırakmaktır.  Kanunu ve hukuku yok saymaktır. Vicdansızlıktır. (Mersin Times)

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.