ABDULLAH AYAN - Mersin Times
ABDULLAH AYAN

ABDULLAH AYAN

04 Aralık 2023 Pazartesi

“Birlikte yönetecektik”.. Senaryo aynı, film aynı olunca…

“Birlikte yönetecektik”.. Senaryo aynı, film aynı olunca…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABDULLAH AYAN

Neredeyse 20 yıldır her seçim öncesi estirilen rüzgara, bizi sarıp sarmalayan Akdeniz ılıklığındaki iklimin geçiciliğine vurgu yapmaya, fragmanıyla sonu farklı dramatik filmin can sıkıcılığını anlatmaya çalışıyorum…

Sahneye çıkan adayların vaatlerinin havada uçuşmaya başladığı bugünlerde son olarak 2019 seçimleri öncesi kaleme aldığım makaleler düştü aklıma…

Örneğin o seçimler öncesi neredeyse ana tema olarak neredeyse tüm adayların dillerine pelesenk ettikleri “şeffaflık ve birlikte yönetme” vaatleri…

O söylemlere karşı seçim sonrası karşılaşmamız mukadder manzarayı anlattığım iki makaleyi yeniden paylaşıp,  ‘Garp Cephesinde’ nelerin değişip değişmediğine göz atmakta yarar var diye düşünüyorum:

“NASIL BİR BAŞKANLIK, NASIL BİR BAŞKAN?..*

Eğer olağanüstünün de üstünde bir olağanüstü gelişme olmazsa 31 Mart 2019 günü sandığa gidecek ve yaşadığımız ili, ilçeyi, beldeyi yerel anlamda beş yıllığına yönetecek Başkan ve Meclis üyelerini seçeceğiz…

Tıpkı Milletvekili seçimlerinde olduğu gibi partilere mi, adaylardan uygun bulduğumuz birine mi koltuğu emanet edeceğiz? diye sormak gerekiyor aslında. Ama o konu biraz da demokrasimizi sorgulamaktan geçiyor ve bu makale konusunun ötesinde kalıyor…

24 Haziran genel seçimlerinde tanık olduğumuz iki cepheye bölünmüş partilerden oluşan ittifakların da devam edecek olmasıyla bu yerel seçimlerde bir başka ilkle karşılaşacağız ki, onun olası sonuçlarını, seçmenler üzerindeki etkileriyle ve sandığa yansıması mukadder tepkilerini görmek için yine 31 Mart 2019 gecesini beklememiz gerekecek.

Açıkçası 55 yıldır siyaseti yakından takip eden biri olarak böylesi denemelerin yaşanacağı, bilinmezlerle dolu acayipliklerle dolu az seçim ortamı hatırlıyorum.

Bu tuhaf iklim umarım en azından sonuçları itibariyle umut verici bir dönemin başlangıcı, tünelin ucunda belirmeye çalışan yeni bir ışık huzmesi olur.

Karmaşıklık ve siyasi hesaplarla durmadan kurulup bozulan denklemler bugün itibariyle de bitmiş değil, o nedenle yapacağımız her türlü analiz daha tamamlanıp, okurla paylaşılmadan çöpe de gidebilir.

O nedenle olası sürprizleri bir yana bırakıp öngörülerimizi siyasetin doğal seyrine göre yazmaya çalışmamız gerekiyor. Ben de onu yapmaya gayret edeceğim:

Önümüzdeki yerel seçimlerde de tıpkı genel seçimlerde olduğu gibi ya meylettiğimiz parti kimi aday göstermiş olursa olsun sorgusuz ona oy vereceğiz, ya da siyasi kimliklerini bir süreliğine unutup gerçekten kenti yönetmeye talip olanları iş başına getireceğiz…

Tercih bize kalmış…

Bu makale de zaten partisinin adayına gözü kapalı oy veren kurşun askerleri değil, mevcutlar arasında hangisi kentimizi, beldemizi daha iyi yönetir sorularına kafa yoranları ilgilendiriyor.

Sağ, sol, ortacı yol hangi görüşü temsil ederse etsin, istisnasız tüm adaylar bu dönem daha da yüksek sesle “kenti birlikte yönetme” sözünü vermekte.

Bu geçer akçe sloganın da ötesine geçip, şeffaflıktan, hesap verebilir belediyecilikten dem vuranlar da var.

 “birlikte yönetme” vaadi aslında yeni değil.

Yıllardır duya duya kanıksadık. En son 2014 seçimlerinde adaylardan birinin en çarpıcı sloganıydı.

Sonra ne mi oldu?

Seçimleri kazandıktan sonra, her şeyi zaten kendisinin bildiğini keşfetti o aday…

Ve bırakın birlikte yönetmeyi, en küçük eleştiriyi, en masum uyarıyı bile hasmane bir tutum gibi gördü. Hasma karşı ne yapılması gerekiyorsa da onu yaptı.

Aslında sürpriz de yoktu..  Bugüne kadar “ben her şeyi biliyorum, beni seçin sizi yöneteyim” diyene rastlamadığım gibi, duyanı da görmedim.

Adayların hepsi şeffaf, hepsi hesap vermeye hazır hepsi “BİRLİKTE YÖNETECEĞİZ” diyorlar… Demeye diyorlar da fiiliyatta durum ne?

“BİRLİKTE YÖNETECEĞİZ” diye yola çıkanların tümü de zaman içinde her şeyi bilen ve üstelik en iyi bilen dâhilere dönüyorlar.

Eleştirmek bir yana, aklı eren birinin aklının erdiği konuda dile getirdiği görüşünü dahi, “bilgini kendine sakla” kibriyle karşılıyorlar.

Maşallahları var; her konuya vakıflar. Vakıf oldukları bilgiler ortaokul öğrencisinin bu derslerdeki bilgileriyle sınırlı olsa da önemli değil. Önemli olanın seçim kazanmak olduğunu biliyor ve “kazanan haklıdır” ilkesinin geçerli olduğu futbol kuralını uyguluyorlar…

Çevreyi neyin kirletip kirletmediğini, yol düzenlemesinin nasıl yapılacağını, yeşil kente hangi ağacın daha çok katkı vereceğini, nakit akışını, kent trafiğini, insan sağlığını, bir mahalleye park mı, basket sahası mı kondurulacağını kısaca bir kentle ilgili aklınıza ne gelirse en iyi kendilerinin bildiğinin farkına varmakla kalmıyor, uyguluyorlar da…

Allah için yakın çevre de bu konuda elinden gelen katkıyı fazlasıyla veriyor.

Nereye cadde açılacağını, yolun nereden geçeceğini, kaldırım taşının cinsini, mezarlık duvarının rengini, toplu taşıma araçlarının güzergâhını hatta hangi otobüsün hangi saatlerde nereye gidip nereye gitmeyeceğini tek kişi belirliyor, yakın çevre de “münasiptir” diye alkışlıyor.

Seçimlerden önce adaylık süresince profil olarak halim selim, yumuşak başlı, karınca ezmez o kadar çok adayın seçildikten sonra nasıl da Frankenstein haline dönüştüğünü görerek geçti bir ömür.

Bu nedenle şeffaflık, birlikte yönetme konusunda yuvarlak ve artık halkın gına getirdiği söylemler yerine hem adayların daha inandırıcı, ete kemiğe bürünmüş, inandıran söylemler geliştirmesi, hem de biz seçmenlerin vaatlerin yerine getirilmesi konusunda daha farklı argümanlar, (ileride bir gün seçenlerin seçileni geri çağırma mekanizmasının hayata geçirilmesi beklentimiz de dahil) tartışmamız gerekiyor.

Bunun da en pratik ve temel yolu sokaktan başlayarak örgütlenmek ve yaşadığımız alanla ilgili alınacak kararlara, müdahil olmak…

Örneğin bir sokaktan mahalleye, semtten ilçeye kadar yapılacak yatırımın tercihi için kademeli olarak mutlaka yatırımdan etkilenecek ilçe sakinlerinin referandumuna başvurulmalı.

Sokağın kaldırımının nasıl olacağına, semte spor alanı mı çocuklara oyun parkı mı yapılacağına o çevrede yaşayanlar karar vermeli. En azından Belediye anket, (daha önemli yatırımsa) referandum sandığı gibi yöntemleri hayata geçirmeli. Başkan adayı bugünden somut örneklerle bu uygulamaları yapacağı vaadinden çok halkı ikna etmeli..

Seçim atmosferine girdiğimiz şu günlerde konu hem güncel hem de üzerinde fazlasıyla kafa yorulup konuşulacak önemde…

Karşımıza gelecek adayları kantara çıkardığımızda göz önüne alacağımız kriterler, ağızlara sakız “birlikte yönetme” vaadiyle de sınırlı değil.

Sırada “şeffaflık ve hesap verilebilirlik” ve benzeri sloganlar var ama yerimiz sınırlı..

Sonraki makalede de onları ele alalım, izninizle…”

Devamını Oku

Liman genişletme girişimi ne getirip ne götürecek? Vaatler ve gerçekler…

Liman genişletme girişimi ne getirip ne götürecek? Vaatler ve gerçekler…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABDULLAH AYAN

Her şey 2007’ de liman işletmesini 36 yıllığına üstlenen MİP adlı şirketin 20 Haziran 2018’ de Mersin Çevre Müdürlüğüne yaptığı başvuruyla başladı.

Şirketin ÇED gerekli değildir talep ettiği dosya “MERSİN LİMANI GENİŞLEME PROJESİ FAZ-2 RIHTIM YAPIMI VE DİP TARAMASI” başlığını taşıyordu..

Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü dosyayı vakit geçirmeden değerlendirdi ve ve 6 gün sonra 26 Haziran 2018 günü “halkı proje hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak amacıyla ÇED Yönetmeliğinin 9. maddesi gereğince 12.07.2018 tarihinde Halkın Katılım Toplantısı” düzenleneceğini duyurdu..

20 civarında insanla yapılan halkın katılımı ve bilgilendirme toplantıları, diğer yasal süreçler derken 21 şubat 2020 günü Çevre ve Şehircilik müdürlüğü “MİP tarafından yapılması planlanan MERSİN LİMANI GENİŞLEME PROJESİ FAZ-2 RIHTIM YAPIMI VE DİP TARAMASI projesi ile ilgili olarak hazırlanan ve son şekli verilen ÇED Raporunun, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunduğunu ve nihai olarak kabul edildiğini ilan eder.

Kararın yasal askı süreci de kısa zamanda tamamlanır ve 17 Nisan 2020 tarihli ilanla verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu’ Kararının yine yasa gereği Mersin Valiliğince halka duyurulma süreci de tamamlanır…

Mersinin siluetini katledecek ve Atatürk parkının doğu bölümünü denizden kopararak konteyner dağlarıyla donatacak projeye karşı yasal girişimler çeşitli kurumlarca başlatılır ancak bunların tümü yargının çeşitli kademelerinde gel-git sancıları yaşansa da kent kamuoyunun beklediği ya da umut ettiği sonuca ulaşmaz…

MİP, 2020’ de ÇED kararı ile önünün açıldığını görmüş olmalı ki, açılmış olan dava sonuçlarını beklemeye de gerek görmez.

Ancak görmesini bilen gözlerin fark edeceği biçimde ‘ince’ çalışmalarla limanda projenin önemli adımlarını atmaktan geri kalmaz..

Bu arada İdare Mahkemesi, Danıştay derken itirazını en üst merci olan Anayasa Mahkemesine taşıyan TMMOB Mersin Koordinasyon Komitesi 1 Kasım 2023 günü AYM’ nin, ‘tüzel kişiliği olan TMMOB nin bireysel başvuru yapamayacağı” yönündeki kararla umutların tükendiği kararı kamuoyuyla paylaşır…

Zaten bir perdenin inip bambaşka bir perdenin açıldığını, önlerine çıkan sınırsız fırsatları görmüş olacaklar ki, MİP üst yönetim kadrosuna yabancı ortak temsilcilerini de alarak Mersin protokolüyle sıcak görünümlü  ziyaretler gerçekleştirir, 15 yıldır kentten kopuk şirket algısını tersine çevirmek için ‘fedakarlıktan!’ kaçınmaz, halka cazip gelecek konser bile düzenler..

MİP’ in liman genişletme ve kent siluetini katletme projesi hakkında yıllardır yazılmadık şey bırakmamaya gayret eden biri olarak bu makalede MİP yetkililerinin liman büyütme olarak sundukları yeni rıhtım girişimiyle ilgili bize anlattıklarına karşı gerçekleri ele almaya çalışacağım…

Böylesi bir karşılaştırma gerekli çünkü MİP adına süreci özelleştirme anından bugüne taşıyan en önemli isim olan Akfen patronu Akın’ ın süreç içinde yaptığı açıklamaların gerçeklerle ne ölçüde bağdaştığına bakmak bile böylesi bir çalışmayı önemli kılıyor…

Örneğin Akın, yüzde 50 ortaklığa sahip Singapur’ lu PSA dışında Akfen’ e ait yüzde 50 payının yüzde 40’ ını kendi ifadeleriyle Avustralya’ lı ‘kâr amacı gütmeyen 28 emekli fonunun sosyal sermaye yatırımı ve yönetim şirketi’ IFM’ e sattığı Temmuz 2017’ de limanda gerçekleştirdikleri mucizevi büyümeyi şöyle anlatacaktı:

“liman kapasitesini 8 kat arttırdık. Elleçlenen yük 1,6 milyon TEU’ya ulaşarak 10 yılda 4 kat arttı”

Akın’ ın iddiası buydu da gerçek neydi?

MİP’ in kendi sitesine göz atmak yeterli:

2007’ de 800 bin konteyner elleçleyen liman 2016’ da 1 milyon 450 bin, 2017’ de ise 1 milyon 560 bin hacmine ulaşmış, yuvarlak hesapla Akın’ ın demeci verdiği 2017’ de on yıllık zaman dilimi göz önüne alındığında iki kata ulaşamadığı görülüyor…

Akın’ ın bazı verileri yüksek gösterme çabası tüm yönetim kademesini sarmış olmalı ki, son Mersin çıkarmasında sürekli dillendirdikleri “limanda yapılacak yeni rıhtım ve derinleştirme çalışmalarıyla 500 milyon dolarlık yatırım yapacakları” açıklaması ziyaret ettikleri Akdeniz Belediye Başkanı Gültak’ a aşağıdaki sözleri söyletecekti:

“Tam 6 bin kişiye doğrudan, on binlerce kişiye dolaylı istihdam. 500 milyon dolarlık dev bir yatırım. Bu güzel şehir, bu güzel ülke için taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun.” (17 Kasım 2023)

Sadece Gültak’ ın değil, son günlerde herkesin dilinden düşürmediği şu 500 milyon dolarlık yatırım konusunu açıklığa kavuşturmakta yarar var.

Sonuçta herkes istediği rakamı telaffuz eder de doğru için nereye bakacağız?

MİP ÇED dosyasına bakmak yeterli…

Sonuçta yatırımla ilgili tüm yapılacak işler fizibilite çalışmaları ışığında kuruş kuruş hesaplanıp dosyaya girdiğine göre oradaki verileri paylaşmak yeterli olacak:

“1-ÖN ÇALIŞMA (İMAR PLANI, PROJE, ÇED) 17.917.560,0

2- TARAMA VE BOŞALTMA 213.570.697,8

3-DOLGU İŞLERİ 120.002.707,2

4 -KAZIK İŞLERİ 279.944.837,6

5- BETON İŞLERİ 29.697.409,5

6- TEKNİK ALTYAPI VE ÜSTYAPI İŞLERİ 288.866.787,9

TOPLAM 950 milyon TL…”

Kısaca tüm yatırımın projesinden, dolgu, kazık, beton, teknik alt ve üst yapı işlerine varıncaya kadar 950 milyon liraya çıkacağı ön görülmüş…

Ne zaman ÇED dosyasının hazırlandığı 2018’ de…

950 milyon TL kaç dolar mı ediyor o tarihte?

ÇED dosyasında dolar kuru ortalama 6 TL alınmış..

Bu durumda 950 milyon TL 158 bilemediniz 160 milyon dolar…

500 milyon dolar nerede, 160 nerede diyeceğim ama Akın 800’ün 1600’a ulaşmasını 4 kat olarak gördükten sonra bu kadarlık yanılgı kadı kızında da olur demeden geçemiyor insan…

Gültak’ ın kendisine anlatılanlardan yola çıkıp limana yapılacak yeni rıhtımla “tam 6 bin kişiye doğrudan iş sağlanacağı” iddiasına gelince, 500 milyon dolarlık yatırım bunun yanında o kadar masum ki…

Bu konuda da ÇED dosyası yeterince aydınlatıcı…

“Projenin inşaat aşamasında 40, işletme aşamasında ise ilave 150 personel çalışacaktır. (ÇED dosyası s.33)”

Kiracının limana rıhtım girişiminin Mersine getirip götürecekleri konusunu ele almaya sonraki makalede devam edeceğim.. (Mersin Times)

Devamını Oku

Elektrikli otomobiller ve gelecek yüzyıl…

Elektrikli otomobiller ve gelecek yüzyıl…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABDULLAH AYAN

Geçtiğimiz hafta Türkiye’ de özellikle de ekonomi alanında en çok konuşulan konuların başında petrol ve ürünleri alanındaki dünyanın en büyük şirketlerinden İngiliz BP (British petrochemical corporation) Türkiye’ deki akaryakıt istasyonlarıyla 700’ den fazla istasyonunu bir başka dağıtım şirketi Petrol Ofisi’ ne satması geliyordu…

Her ne kadar geniş kesimleri ilgilendiren istasyonların el değiştirmesi haber olarak öne çıksa da BP’ nin sadece istasyonları değil, ortağı olduğu Mersin’ deki ATAŞ depolama tesisindeki hisselerini de satması ve Türkiye’ yi tümüyle terk etmesi oldukça önemli gelişme…

Petrolün otomobillerde ciddi biçimde kullanılmaya başlandığı 1912’ den beri Osmanlı İmparatorluğu ile başlayan (İlk dönem Anglo-Persian Oil Company ile başlayacak ve 1957’ de BP Petrolleri A.Ş adını alacak) ve Türkiye’ de süren 111 yıllık bir geçmişe sahip şirket söz konusuysa sahneden çekilme daha da ilginç hale geliyor…

BP’ nin daha doğru ifadeyle BP’ nin kurucu ortağı olduğu ATAŞ Rafinerisi üzerinden genç Mersin’e ve kent ekonomisine de 65 yıla varan çok önemli etkileri söz konusu…

1958’ de yapımına başlanan ve 1962’ de rafineri olarak hizmet vermeye başlayan ATAŞ her ne kadar 2004 yılında rafineri olarak faaliyetini sonlandırsa da, 600 bin metreküpe varan depolama kapasitesiyle, Türkiye’ nin önemli bölümüne akaryakıt tedarik eden ve denizle bağlantısı nedeniyle ithalat/ihracat operasyonlarının yapıldığı önemli bir stratejik üs konumunda…

İngilizlerin tüm dünyada etkili olan petrol üretim, işleme ve dağıtımındaki amiral gemisi Türkiye gibi bir ülkeyi terk ediyorsa bu üzerinde durulması gereken önemli bir gelişme…

BP’ nin Türkiye operasyonlarına son verişi farklı mecralarda değişik gerekçelere dayandırılıp, yorumlara konu edilse de, yaşananların temelinde diğer yabancı yatırımcıların gidişinden çok farklı nedenler, dinamikler söz konusu…

Örneğin BP dağıtım ve depolama sektörlerinden çekildi ama Azeri petrolünü Ceyhan Terminali’nden dünya pazarlarına ulaştıran BTC Boru Hattındaki yüzde 30,1 lik ortaklığı ve bu hat üzerinden gerçekleştirdiği küresel oyunculuk gücü sürüyor..

Demek ki, BP Türkiye’ den değil, dağıtım işinden çekiliyor…

Peki, neden?

Bunun birkaç nedeni var; örneğin Türkiye’ de akaryakıt dağıtımında kârlılık oranların gittikçe düşmesi ve şirketin son dönemde kazanç bir yana zarar etmeye başladığı iddiaları…

Ancak bu tip dünya çapında şirketler, dönemsel ve konjonktürel etkilerden çok, uzun menzilli stratejilerle hareket ederler..

Demek ki, çok daha önemli ve küresel bir dinamik söz konusu…

Aslında BP’ nin akaryakıt dağıtımından çekilmesi yeni de değil…

Örneğin Yunanistan’ ın iflas ettiği 2009’ da BP, Yunanistan’daki varlıklarını Hellenic Petroleum’a sattı.

10 milyon nüfuslu Yunanistan’ ın yerli şirketi Hellenic Petroleum 1200 istasyona sahip BP’ nin ülkedeki depolama ve dağıtımıyla istasyonlarını 359 milyon Euro’ ya devraldı ve böylece Yunanistan’ ın en büyük dağıtıcısı konumuna geldi.

Türkiye, Yunanistan’ın ardından gelen bölgesel en büyük çekilme aslında…

BP’nin dağıtım işini bırakmasının çok daha önemli ve radikal gerekçesi var..

Çünkü  sektörün tartışılmaz biçimde dünyadaki en büyük oyun kurucularından olan BP, petrol döneminin bitmekte olduğunu görüyor.

 5 bilemediniz 10 yıllık kısa bir zaman diliminin sonunda tüm yollarda elektrikli arabalar olacak…

Dünyanın en önemli otomotiv şirketleri 2025-26’ dan sonra içten yanmalı motorla çalışan araba üretimlerini durduracaklarını açıkladılar.

Örneğin BMW, Münih’teki ana fabrikasında artık içten yanmalı motorlar üretmeyeceğini, 2026’ dan itibaren de tümüyle elektrikli araç üretimine geçeceğini duyururken tesisteki 1200 çalışanını şirketin başka lokasyonlarında ve farklı alanlarda değerlendireceğini duyurdu..

Sadece BMW değil, farklı tarihler verseler de ABD’ den Japonya’ ya, Almanya’dan Fransa’ ya otomobil üretiminde söz sahibi olan tüm markalar birkaç yıl arayla ama en geç 10 yıl içinde artık elektrikli araba üretimine geçecek…

Bu durumda akaryakıt alan kimse kalmayacak ki dağıtım sektörü ve istasyon olsun..

On yıl içinde tüm akaryakıt istasyonları kapanacak.

Arazisi iyi konumda olanlar belki inşaat alanı olarak değerlendirilecek ancak bunların dışında kalan istasyonlar para etmeyecek..

Apartman önlerinde, otoparklarda, hatta yerel yönetimlerin aydınlatma armatürleri dibinde aklınıza gelen her yerde elektrik şarj araçları olacak.

Petrol o tarihi dönüşümün sonunda enerji dışı alanlarda kullanılacak.

Petrole olan ihtiyaç çok azalacak. Petrolden başka üretimi olmayan zengin ortadoğu ülkeleri ya paradigma değiştirecek, ya da zenginler alıp başını giderken halkın önemli kesimi tekrar bedevi çadırlarına dönecekler…

Pillerde her gün ortaya çıkan yeni buluşlar ve düşen maliyetler baş döndürücü..

Örneğin 5 yıl önce 1200 dolar olan araba batarya fiyatları Çin’ in dayanılmaz rekabeti sonucu bugün 120 dolara geriledi. Yakında 90 dolarları göreceğimizi söylüyor uzmanlar…

Sadece batarya maliyetleri değil, arabalarda ağırlık yapan kablolar yakında yerlerini fiber kablolara bırakacak. Bu ise hem arabaların daha az enerjiyle daha fazla mesafe kat etmesi hem de daha verimli enerji anlamına geliyor…

Otomotivde görülen ve petrolü devre dışı bırakan dalga, enerjiye dayalı tüm yaşamı kökünden değiştirecek tarihsel bir büyük dönüşümün de habercisi aslında..

O dönüşümün merkezi otoriteye dayalı günümüz devlet modelini nasıl değiştireceği, her hane hatta bireyin bağımsız biçimde kendi elektriğini üreteceği, otonom ulaşım araçlarının tüm bildiğimiz ezberleri bozacağı bir çağın eşiğindeyiz…  (Mersin Times)

Devamını Oku

Mersin’ de Varlık Vergisi ve irat vergisi listesi-3

Mersin’ de Varlık Vergisi ve irat vergisi listesi-3
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABDULLAH AYAN

Önceki makalede Aralık 1942’ de listeleri yayınlanan Varlık Vergisi kapsamında İrat Vergisi tahakkuk ettirilen şahıs ve şirketleri borç miktarına göre sıralanan listeyi yayınlamıştım.

Geri kalan kişi ve kuruluşlarla sürdürüyorum araştırmayı;

Faik ve Hayri 500,

Ahmed Nane 500,

Ali Ökden 500,

Halit Sümer 500,

Emin Uras, Süleyman Sürek, Kadir Keskin 500,

Nesim Özçakır 500,

Nesim ve Sabahat Cumartesi 500,

Resmi Bayrakdar 500,

Yusuf Kemal Aytuç 500,

Mehmed Akkurt 500 lira,

Nikola Arap 500,

Hasan Akay ve şeriki Yusuf 500,

Selim Özcömert ve T. Özçelik 500 lira (Tahsin Özçelik Mersin’ de makarna fabrikası kuran sanayici)

Selami Ertem 500 lira,

Ahmet Hilmi gök 500,

Sait Gediz 500,

Bahaeddin Yavuz ve Ali Uyar 500,

Mahmud Budi 500,

Eyüp Ersin 500,

Edvar Bertamini 500, (Dönemin Uray caddesi tüccarlarından)

Azakzade vekili Raci Arman 500, (Azak Han sahiplerinin kiracılarıyla olan ilişkilerini yöneten avukat)

Mustafa Gürgeç 500,

Murat oğlu İbrahim Çörekotu 500,

Yusuf oğlu İbrahim Yastıkçı 500,

Mehmet oğlu Naim 500,

Salim oğlu Esat Alp 500,

Silifkeli Ali Yalçın 500,

Kayıkçı M. Edip 500,

Emil Butros (Genç Mersinin kuruluşunda rol oynayan önemli ailelerden. Mersin’ de ilk Avokadoyu yetiştiren Faik Saracoğlu Gabriel Butros’ un Beyrut’ tan getirdiği meyve ve çekirdeğinden elde ettiği fidan ile ürün yetiştirmiştir.)

İlya Harapiperis 500,

Rikards 500, (doğrusu Ricards, Mersin’ de yerleşik ve bir dönem İngiltere konsolosluğunu da üstlenen tek İngiliz aile)

Ahmed Devami ve Abdullah Çiftçi 500,

Melihe Nadir 500 lira

Kahveci Mahmut 500 lira,

Sait Çiftçi 500 lira (Silifke kökenli Çiftçi 1933’ te İstanbul’ a yerleşir. 1914-1983 yılları arasında yaşamış olan Sait Çiftçi hayırseverliğiyle anılan ünlü iş adamıdır. Kurduğu Çiftçiler Holding, otomotiv, denizcilik, sigorta ve gayrimenkul alanlarında faaliyet göstermiştir)

Osman llhami 500 lira

Abit Ali Yılmaz 500 lira,

Ahit Haddat ve Necip 500 lira,

Habip oğlu Mehmet Sevim 500 lira,

Hanri Sorsuk 400 lira (Beyrut kökenli aile Mersin’ de aldıkları taşınmazlar dışında bugün küresel çatışmalara yol açan Filistin dâhil tüm Ortadoğu’ da büyük arazilerin sahibiydi. Osmanlı İmparatorluğu dağılırken varlıklarını sürdürmeyi başaran, Mersin’ de şimdi ki Balık Pazarı, Kasaplar Çarşısı, Azak Han karşısındaki iş merkezleri ve benzeri pek çok gayrimenkul Sursouk’ lara aitti)

Bosnalı Salih 266 lira,

Tevfik Dinç 230 lira,

Fadıl Tütüncü 230 lira,

Vasıf Zade Şevket 210 lira,

Müftü Abdullah Sıddık eşi Behiye 200 lira,

Buğdaycı Zade Mehmet 162 lira,

Umumi Mağazalar T.A.Ş 110 lira, (Mersin Times)

Devamını Oku

Mersin’ de Varlık Vergisi ve irat vergisi listesi-2

Mersin’ de Varlık Vergisi ve irat vergisi listesi-2
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ABDULLAH AYAN

Mersin’ de Varlık Vergisi salınan kişi ve şirketleri inceleyen dikkatli gözler, genç Mersin’ in ekonomik anlamda serencamını daha doğru ifadeyle sahnede yer alan tüm oyuncuları büyüğünden küçüğüne izleme fırsatını da bulur…

Bu nedenle örneğin Varlık Vergisinin bir bölümünü oluşturan irat vergisi listelerinde ister 24.840 lira ile başı çeken Pamuk Yağ Türk A.Ş. ya da 110 lira tahakkuk ettirilen Umum Mağazalar A.Ş., ister 15 bin lira ödemesi istenen Şevket Pozcu veya 210 lirayla listenin en altında yer alan Müftü Abdullah Sıddık eşi Behiye hanım olsun tüm isimlerin bir hikayesi var…

Umarım listede yer alanların çocukları, torunları ileride bir gün o dönemi mağdurları, kahramanlarıyla yazmaya kalkanlara yardımcı olacak bilgileri yayınladığım liste vesilesiyle paylaşırlar…

Örneğin başım her sıkıştığında başvurduğum kaynak olarak gördüğüm Atilla Toroğlu ağabeyimin yardımıyla irat vergisi listesinde 15 bin lira ile en üst sıralarda yer alan Ahmet Rahmi Tunçbilek’ in yeğeni Acar Tunçbilek bey ile telefonda da olsa tanışma fırsatı buldum…

Bugün 90 yaşında olan Acar bey sayesinde o dönem Mersin’ ine damgasını vurmuş iş adamı ve ziraatçı A. Rahmi bey hakkında epeyi bilgiye ulaştım..

Keşke kaynak olarak nitelendirilecek isimlerle daha kapsamlı ve belgelerle de desteklenecek araştırmalar yapılabilse diye diliyorum…

Varlık Vergisi listelerinin İrat Vergisi sıralamasını kaldığımız yerden devam ettireyim:

Mehmed Antalyalı 1.000 lira,

Hüseyin Has 1.000,

Şefik Sıdalı, Hasan ve Şefik Işıkara 1.000,

Mahmut Dayı 1.000,

Selim Şemsi İşbaşaran 1.000,

Reşit Kureli 1.000,

Semih Temel 1.000,

Ermenak Gonciyan 800,

Ekrem Debbara ve Ömer Karadeniz 800,

Beşir Saydavi oğulları 800 lira (Saydavi’ ler Mersinin kuruluşunda önemli bir aile örneğin Abdullah Saydavi 1886’da kurulan Mersin ticaret Odası’ nın 5 kurucusundan biri)

Ahmet Şükrü Sümer 750,

Ekrem ve Şükrü Yücel 750,

Umum Mağazalar 750,

Eleni Tahinci 730 lira (Tahinci ailesinden Fedon Tahinci Mersin’ e damgasını vuran döneminin efsane zengini Konstantin Mavromati’ nin damadı.. Kesin bilgilere ulaşamasam da Eleni hanımın 1905’ te vefat eden Mavromati’ nin 5 kızından biri olma ihtimali oldukça yüksek)

Salih Işıkara 700 lira (Işıkara’ lar da kentin kuruluşundaki taşlardan biri. Aileden Ahmet Işıkara’ yı Türkiye deprem baba olarak hatırlayacaktır)

Vakıflar İdaresi 680 lira,

Mehmed Karamancı 625 lira (Karamancılar Mersine damgasını vurmuş, bugün de ülke ekonomisinde etkili bir aile)

Çolak Hüseyin 600 lira,

Ebuşiş İbrahim 600 lira,

Süleyman oğlu H. Ali Akel 600,

Mehmed Salah Oğlu 600,

Hakkak Zade Rahmi 600 lira,

Mustafa Güzelsavaş 500,

Ali Eroğlu 500,

Bayram Selvi 500,

Hafız Sucularlı 500,

İshak Lanator 500,

Ahmed Remzi Gözüsulu 500,

Suphi Kınay 500,

Hakkı Harma 500,

Şefik Bülbüloğlu Halil Uğuz 500,

Mithat Sözer 500,

Ahmed Fazıl sıdalı 500,

Varlık Vergisi kapsamında irat vergisi tahakkuk ettirilen Mersin’ li kişi ve kuruluşların listesinin diğer bölümü sonraki makalede… (Mersin Times)

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.