AV. BİLGİN YEŞİLBOĞAZ
“Yıkmadan yaratmak olanaksızdır; yeni bir durum yaratmak için belirli bir önceki durumun yıkılması gerekir.” (Nietzsche)
Asırlık çınar, kimsesizlerin kimsesi ,kulluktan bireye geçiş, söz ve yetkinin millette olacağı yeni yönetim ve yaşam tarzımız Cumhuriyetin 99.Yılını kutladık. Maalesef resmi anlamda sadece protokol kutladı. Yerel yönetimlerde olmasa halkın kutlamalara katılma ihtimali olmayacaktı.
Bitmiş tükenmiş, artık kurtuluşu manda ve himayede gören bir zihniyetin yerine tam bağımsız bir ülke hayali yaratmak ve bunun için ülkede yaşayan tüm kimliklerle bir kurtuluş savaşı başlatan ve küllerinden doğan bir ülke yaratan bir zihniyete geçiş inanılmaz bir başarı öyküsüdür.
Nietzsche’nin de söylediği gibi önce köhnemiş ve işlevini yitirmiş düzenin yıkılarak,yerine yenisinin kurulması gerekliydi.
20 Ocak 1921 günü ilk anayasanın kabulü ile “Egemenlik kayıtsız, koşulsuz ulusundur. Yürütme ve yasama yetkisi Türk ulusu adına TBMM’de toplanmıştır” ilkeleri ile tünelin ucundaki ilk ışıklar da görünmüştür.
Acaba tünelin sonundaki ışığı görebildik mi? Tünelin sonundaki ışığı tüm ülke vatandaşları, ülkemiz ve dünya ülkeleri için aydınlığa çevirebildik mi? Sanmıyorum.
Eğer başarabilmiş olsaydık, ülkemizde bu kadar darbe, bu kadar iç mücadele ve çekişme yaşanır mıydı? Hala birlikte yaşama kültürünü hayata geçiremedik. Karşıtlıklar üzerinden politikalar üretiliyor. Hala hesaplaşma içindeyiz. Artık belki hesaplaşmayı bırakıp helalleşme vakti gelmiştir. Önce iç barış…
100.Yıla bir adım kala, o görkemli ideye ulaşmak için oturup bunu konuşmamız tartışmamız gerekmez mi? Neleri eksik yaptık, nerelerde hata yaptık ?Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez diyerek Sokrates yüzyıllar öncesinden insanın içinde bulunduğu yaşamı, şartları, kuralları ve ilişkileri sorgulamasını öğütlemiştir.
Atatürk’de bu ilke ile hareket etmiştir. Sorgulamış, şartları, kuralları yanlış gördüğü şeyleri değiştirmek için mücadele etmiştir.
Kurulduğu dönemin şartlarına uygun oluşan ve tüm bölgelerden seçilen,her kesimin temsil edildiği, hiç kimsenin kimliğine bakılmadığı ilk TBMM den sonra bu istikrarı sürdüremedik. Zamanla ortak amaçtan çıkıp kimlik siyaseti ile Cumhuriyetin ilkelerini kuruluş amacına uygun olarak işletemedik. Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıramadık, pekiştiremedik.
Yeni yüzyılda artık Cumhuriyetimizi Demokrasi ile taçlandırmak yakışır. Tüm ülkenin bunun için ortak ses vermesi ve tüm siyasileri zorlaması gerekmektedir. Bu ülkenin ve insanlığın kurtuluşu demokrasiden ve cumhuriyetten geçmektedir. Yarın çok geç olabilir. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, insan haklarını önceleyen, hukukun üstünlüğünü ve hukuk güvenliğini içselleştirmiş, siyasilerin ve iktidarların bağımsız yargı önünde hesap verebildiği, yetkilerinin sınırsız olmadığını bildikleri, iktidarların halkın efendisi değil vekili olduğu ve halk adına işleri yürütmekle görevli oldukları yeni Yüzyılın Cumhuriyetine bir adım kala safları sıklaştıralım. Kimlik siyaseti yerine ülke ve ilke siyaseti yapalım.
Unutmayalım ülkemizde ne kadar özgürlük istiyorsak o kadar özgürlük, ne kadar hukuk istiyorsak o kadar hukuk; Ne kadar eşitlik istiyorsak o kadar eşitlik ve ne kadar cumhuriyet & demokrasi istiyorsak o kadar verilmekte. Ne kadar istediğimize biz karar verelim.
İyi Şeyler Kendiliğinden Olmaz
İyi şeyler olsun istiyorsak, önce siyasetteki futbol taraftarlığını bırakmalı, varoluşumuzun, ülkemizin, geçmiş ve gelecek kuşakların sorumluluğunu üzerimize almalıyız. Bunun için mücadele etmek, çalışmak, üretmek, cumhuriyetin değerlerine ve ilkelerine sahip çıkmak (ama 21 yüzyıla göre yorumlayarak) gereklidir.
Ve iyi şeyler işte böyle doğacak. (Mersin Times)
ASAYİŞ
13 Ekim 2024ASAYİŞ
13 Ekim 2024ÇEVRE
13 Ekim 2024GENEL
13 Ekim 2024ASAYİŞ
13 Ekim 2024ASAYİŞ
13 Ekim 2024ASAYİŞ
13 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.