Sıcak hava dalgaları, aşırı yağışlar, seller, kuraklık, çölleşme riskleri, orman yangınları derken tüm dünya iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini derinden hissediyor. Türkiye, son haftalarda başkent Ankara da dahil pek çok bölgede yaşanan seller, orman yangınları gibi çeşitli olaylarla iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin gözler önüne serildiği ülkelerden biri. Dünyanın en fazla karbon salımına sahip 17’nci ülkesi olan Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylayarak, 2053 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdünü yerine getirmek için temiz enerjiye dönüşüm ve iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarını hızla sürdürüyor.
Nükleer Alanda Kadınlar (NÜKAD) olarak bilinen ‘WiN (Women in Nuclear) Global Türkiye Grubu’nun kurucusu ve Başkanı Bahire Gül Göktepe, iklim değişikliğinin dünyanın en büyük kabusu, çevre güvenliği ve ekosistem için en büyük tehdit olduğunu belirtti. İklim değişikliği tehdidinin şu anda son derece çarpıcı bir şekilde gözler önüne serildiğini kaydeden Göktepe, “İklim değişikliği öldürür, kavurur, yok eder” sözleriyle durumun ciddiyetine aktardı. Göktepe, sorunun çözümü için alınması gereken ulusal ve uluslararası tüm tedbirlerden asla taviz verilmemesi gerektiği uyarısında bulundu.
“Net sıfır için sera gazı emisyonu azaltılmalı”
İklim değişikliği ve çözüm önerileri konusunda yıllardır farkındalık oluşturma çalışmalarını sürdüren Bahire Gül Göktepe, dünyanın iklim değişikliğini ele alma çabasının hayatın en büyük, en karmaşık ve iddialı zorluklarından biri olduğunu vurguladı. Göktepe, “İklim, insan faaliyetleri nedeniyle değişiyor. Etkisi gittikçe hızlanan bu değişiklikler hayatımızı büyük ölçüde etkiliyor. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini mümkün olan en kısa sürede kontrol edebilmek ve net sıfır hedefine ulaşabilmek için sera gazı emisyonlarını en etkin şekilde azaltmak gerekiyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan ve küresel ısınmanın 1,5 C ile sınırlandırılmasının aciliyetini ortaya koyan 630 sayfalık rapor, 6 binden fazla bilimsel referans içeriyor. 40 ülkeden 91 yazar tarafından hazırlanan rapor, hemen harekete geçmemiz gerektiğini net ortaya koyuyor. İklim değişikliği ile mücadelede çözüm önerileri arasında yer alan nükleer enerji seçeneği çok önemli” dedi.
“Nükleer santrallerden elektrik üretiminin kritik bir rolü var”
Nükleer enerjinin gelişmiş ve yerleşmiş bir teknoloji olduğunu vurgulayan Göktepe, “Nükleer santraller elektrik üreten diğer tüm sistemlerden farklı özellikleri olan bir seçenektir. Diğer enerji üretim sistemleriyle mukayese edildiğinde çok farklı ve üstün özellikleri vardır. Tüm diğer enerji alternatiflerinden güçlü ve verimlidir. Kesintisiz ve güvenilir elektrik üretir. Birim elektrik üretim maliyeti düşüktür. Uranyum yakıt ekonomiktir. Taşımacılık emniyetlidir. En ileri seviyede güvenlik önlemleriyle işletilen nükleer santrallerden atmosfere emisyon vermeden büyük miktarda elektrik enerjisi üretilir. İklim değişikliğine karşı çözümde kritik bir role sahiptir. Nükleer enerji, halen dünya elektriğinin yüzde 10’unu sağlayarak, küresel düşük karbonlu elektriğin dörtte birinden fazlasını temsil etmektedir. Ayrıca nükleer elektrik üretiminin yanı sıra nükleer ve izotopik tekniklerin uygulaması, iklim değişikliğinin sonuçlarıyla başa çıkmaya, değişen koşullara uyum sağlamaya, sebeplerini, etkilerini ve olası sonuçlarını daha iyi anlamaya yardımcı olur. Nükleer enerji net sıfır geleceğimizde emsalsiz fırsatlar sağlayabilir” diye konuştu.
Reaktörler temiz enerji üretiyor
Göktepe, elektrik üreten bir enerji sisteminin çevreyle etkileşiminde karar mekanizmalarında göz önüne alınması gereken esas kriterler değerlendirildiğinde nükleer enerjinin çevresel yararlarının çok yönlü olduğunu belirtti. Göktepe, bu yönleri de ‘doğal kaynak tüketimi, atmosfere etkiler, arazi kullanımı, su kaynaklarına etkiler, emniyetli taşımacılık, atık yönetiminde sorumluluk, atıklarda geri dönüşüm ve hidrojeni temini’ olarak sıraladı. Dünya Nükleer Birliği’nin (WNA) Mayıs 2022 verilerine göre dünyada 32 ülkede toplam 394,519 MWe’lik 441 nükleer reaktörden dünya elektrik talebinin yüzde 10,5’nin sağlandığını söyleyen Göktepe, şöyle devam etti:
“1950’li yıllardan itibaren yüksek performansla işletilen yüzlerce nükleer santralden elde edilen 18,329 kümülatif reaktör-yılı ticari NGS işletme deneyimi oluşmuştur. Bu bir güvenli işletme rekorudur. Bu reaktörler bazen büyük kentlerin hemen yakınında, nehirlerin, denizlerin kenarında, tarlaların ortasında, ormanların içinde baca gazları olmadan, atmosferi kirletmeden çalıştırılmaktadır. Nükleer santraller çevre halkına olumsuz etki oluşturmadan işletilmektedir.”
“Nükleere dönüş başladı”
Net sıfır emisyon hedefleri için elektrik sektörünün karbonsuzlaştırılabilmesinin önemine dikkat çeken Göktepe, nükleer enerjinin de bulunduğu düşük karbonlu enerji kaynaklarının tercih edilmesinin hem ‘elektrik arz güvenliği’ hem de ‘iklim değişikliğiyle mücadele’ açısından vazgeçilmez olduğunu söyledi. Çevre güvenliği ve temiz enerji söz konusu olduğunda nükleer enerjinin benzersiz bir teknoloji olduğunu hatırlatan Göktepe, nükleer enerjinin en üst düzeyde gelişmiş güvenlik felsefesi, çevre ve çevre güvenliğine en öncelikli değeri vermesi açısından diğer alternatif enerji kaynaklarına kıyasla öne çıktığını vurguladı. Son yılların en önemli uluslararası zirveleri olan G20 Roma Zirvesi ve COP26 Glasgow İklim Değişikliği Konferansı’nın ardından nükleer enerjinin tekrar dünya gündeminde yer aldığını söyleyen Göktepe, “İklim krizi derinleştikçe ve fosil yakıtlardan uzaklaşma ihtiyacı acil hale geldikçe, nükleere karşı tutumlar değişiyor. Özellikle son iki yılda iklim değişikliği konusundaki farkındalığın artmasıyla birlikte nükleer enerji yeniden ilgi görüyor. Daha önce nükleerden vazgeçme kararı alan ülkeler bu kararlarını yeniden gözden geçiriyor. İngiltere ve Fransa’da yeni santrallerin kurulması planlanıyor. Belçika NGS’leri devreden çıkarmayı erteliyor. Nükleer enerji kullanımının genişletilmesi sürdürülebilir ve müreffeh bir gelecek için daha hızlı ilerleme sağlayabilir” ifadelerini kullandı.
“Akkuyu’nun Türkiye’ye katkıları çok büyük olacak”
Türkiye’nin nükleer santrale sahip olmak için çok uzun yıllar çaba harcadığını vurgulayan Göktepe, ‘uzun, ince bir yol’ olarak tanımladığı Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin hayata geçirilmesini bir hayalin gerçekleşmesi olarak niteledi. Dünyada bir ilk olan ‘yap-sahip ol-işlet’ modeline göre Rusya Federasyonu iş birliğiyle Rosatom tarafından inşa edilen Akkuyu NGS’nin Türkiye’ye katkılarının zamanla daha iyi görüleceğini kaydeden Göktepe, şöyle devam etti:
“Her biri 1200 MWe kurulu güce sahip 3+ Nesil VVER-1200 tipi dört reaktör ünitesi ile inşa ediliyor. Akkuyu NGS’de geliştirilmiş tüm aktif ve pasif güvenlik sistemleri ve kor tutucu düzeneği mevcut. Nükleer teknolojinin Türkiye’ye girmesinin kalite kontrolü, kaliteli malzeme üretimi, yeni tekniklerin geliştirilmesi, madde ve izotop ayırma, basınca ve sıcaklığa dayanıklı malzemelerin imalatı, elektrik, elektronik, otomatik kontrol sanayi, nükleer tekniklerin çeşitli alanlarda kullanımının metalürji ve güvenlik kültürü gibi daha pek çok alanın gelişmesine ve enerji arz güvenliğine büyük katkıları olacağına inanıyorum. Bundan sonra ülkemizde kurulacak olan nükleer santrallerde yerli ve milli katkının daha yüksek seviyelerde olması gerekiyor. Ayrıca mutlaka nükleer AR-Ge‘ye de öncelik verilmesi bunun yanısıra halkın nükleer konularda bilgilendirilmesi faaliyetlerinin arttırılmasını son derece önemsiyorum. Bu anlamda Türkiye’nin medarı iftiharı kuruşlarından olan eski adıyla Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin rehabilitasyonunu ve nükleer park haline getirilmesini hayal ediyorum.” (Mersin Times)
ASAYİŞ
14 Ekim 2024ASAYİŞ
14 Ekim 2024ÇEVRE
14 Ekim 2024GENEL
14 Ekim 2024ASAYİŞ
14 Ekim 2024ASAYİŞ
14 Ekim 2024ASAYİŞ
14 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.